Papa Francis, 88 yaşında hayatını kaybetti. Kilisenin ilerici kanadından olan Arjantinli Papa, Kilise tarihinde Avrupalı olmayan ilk Papa olarak biliniyor. Vefatının ardından Roma Katolik Kilisesi, yeni ruhani liderini seçmek için hazırlıklara başladı. Seçim süreci, kardinal seçimleri ve oylama yöntemleri ile ilgili detaylar merak ediliyor.
Papa'nın ölümü ilan edildikten sonra, 80 yaşın altında olan 120 kardinal, Vatikan'a gelir. Conclave adı verilen konsey, özel bir ayinle başlar. Kardinaller, Sistine Şapeli'nde dualar ederek yeni Papa seçmelerine yardım etmeleri için azizlere ve Kutsal Ruh'a yalvarır. Her kardinal, elini bir İncil'in üzerine koyarak konseyin ayrıntılarını asla açıklamayacağına dair söz verir.
Şapel, dış dünya ile iletişimi keserek, kardinallerin yalnızca kendi aralarında iletişim kurmasına olanak tanır. Bu süreçte, kardinallerin bilgi sızdırmaları durumunda Kilise'den aforoz edilmeleri söz konusudur. Adayların erkek ve vaftiz edilmiş bir Katolik olması gerekmektedir. Çoğu Papa, seçilmeden önce kardinal olmuştur.
Oylama süreci, her kardinalin kendi seçtiği ismi Latince yazılı bir kağıda yazmasıyla başlar. Oy pusulaları, yuvarlak bir tabağın üzerine yerleştirilir ve oval gümüş-altın bir küpün içine kaydırılır. Oylar kullanıldıktan sonra, denetçiler oy pusulalarını açar ve sonuçları kaydeder. Her bir oy pusulası, Latince 'eligo' kelimesinin içinden bir iğne ile delinir ve iplikle bağlanır.
Oylama sonucunda beyaz ya da siyah duman çıkması, yeni Papa'nın seçilip seçilmediğini gösterir. İlk günde yalnızca bir oylama yapılır ve sonraki günlerde en fazla dört tur oylama yapılabilir. Kazanmak için üçte iki çoğunluk gereklidir. Eğer bu çoğunluk sağlanamazsa, oylama bir gün ara verilir ve süreç devam eder.
Geçmişte, konseyler aylarca sürebiliyordu. En uzun konsey, 13. yüzyılda X. Gregory'nin seçildiği konsey olup, 1268'den 1271'e kadar sürmüştür. Bu süreçte, kardinallerin tecrit edilmesi ve kilitlenmesi gibi yeni kurallar getirilmiştir. Günümüzde ise konseyler genellikle sadece günler veya haftalar sürmektedir.
20. yüzyılda ortalama konsey süresi üç gün olarak kaydedilmiştir. 21. yüzyılda ise, Papa Francis ve Benedict için yapılan konseyler sırasıyla sadece beş ve dört oylama sürmüştür. Bu durum, seçim süreçlerinin hızlandığını göstermektedir.
Yeni Papa seçildikten sonra, Kardinaller Meclisi'nin dekanı, kazanan kişiye kanonik olarak seçilmesini kabul edip etmediğini sorar. Kardinalin kabul etmesi durumunda, hangi isimle anılmak istediği sorulur. Papalık isimleri, genellikle önceki Papalara bir saygı duruşu olarak seçilmektedir.
Ayin törenlerinin ardından, Sistine Şapeli'nin bacasından beyaz duman çıkar ve Aziz Petrus Bazilikası'nın çanları çalmaya başlar. Yeni Papa, halkın önüne çıkmadan önce dua eder ve ardından 'Habemus papam!' (Bir papamız var!) anonsu yapılır. Bu anons, yeni Papa'nın halka tanıtılması için önemlidir.
Mevcut Papa hayattayken bir sonraki Papa'nın kim olabileceğine dair spekülasyonlar, Katolik yorumcular arasında tartışma konusu olmaktadır. Ancak, potansiyel Papa adayları arasında öne çıkan isimler bulunmaktadır. İlk aday, İtalyan Kardinal Pietro Parolin'dir. 70 yaşındaki Parolin, Papa Francis'in dışişleri bakanı olarak görev yapmıştır.
Diğer adaylar arasında Filipinli Kardinal Luis Antonio Tagle ve Gana'dan Kardinal Peter Turkson da bulunmaktadır. Tagle, karizmatik ve neşeli bir kişilik olarak tanınırken, Turkson ise sosyal adalet konularındaki liberal görüşleri ile dikkat çekmektedir. Ayrıca, Macar Kardinal Péter Erdő ve Ukraynalı Kardinal Mykola Bychok da potansiyel adaylar arasında yer almaktadır.